Arif Nihat Asya merhumun o meşhur şiirini bilirsiniz.
“SEFİLLER…”
Kaç gündür dilime takılıp duruyordu.
1975’te takılıp kalmış olan, 1 cm olsun ileri gitmemek için müthiş direnç gösteren bazılarını görünce bu şiirden ilhamen sefiller tabiri fosiller kelimesini hatırlatır oldu bana.
O zaman diliminin şartlarının söylemlerinde inat edip o söylemleri bugüne birebir taşımaya çalışan; vatanın ve dünyanın geçen zaman içinde nasıl bir değişim geçirdiğinden tamamen habersiz; ait olduğu mecranın kültürel dokusunun aksine bir yol izleyip, karşı mecralarla aynileşen garip tipler…
Daha da kötüsü, karşı mecra dediklerimizle hiç olmazsa fikir çarpışmaları yapmak mümkün, bunlarla o imkan da yok…
Keskin bir kelime ile akla giden bütün yolları birden kapatıyorlar.
“Dönek, hain, davayı sattı, filancanın yalaması oldu” gibi… bu yargılarının akabinde ne konuşmalarınız duyulur ne yazmanız görünür kalıyor…
Kendilerinin de bir tahkik gayretleri yok ki alternatif fikirlerden veya fikirlerini zenginleştirecek marifetten hisseleri olsun…
Bilgi dünyasıyla tek irtibatları, kurt postu giyinmiş domuzların aktardığı ajite edici ve tek tipleştirici malumat…
Tuzaklara düşmeleri çok kolay oluyor…
O postu sırtınıza geçirin yeter…
Bugün Hakanımız diye önünde diz kırdıklarına yarın ana avrat sövdürebilirsiniz, nitekim de öyle oluyor…
Ve öyle kalsa iyi, bu sefer de, evvelce ana-avrat sövdüklerini Hakan ilan etmelerini sağlayabiliyorsunuz…
O kadar yani.
Bir şok yaşayana kadar zerre bozulma olmuyor hallerinde.
Her ilerlemeyi en az 20–25 sene geriden takip edebiliyorlar…
Bugün itiraz ettikleri bir doğruyu kabullenmeleri 20–25 sene sürebiliyor…
Ve düşman bunları öyle tatlı kullanıyor, öyle tatlı kullanıyor ki…
Hem de tepe tepe…
Maalesef… Maalesef… bunlar bizim FOSİLLER…
Yorumlar :
Erdoğan Alkır : Maalesef haklısın kardeşim. ..
İlhan Ilerisoy : Rahmetinin oğlu 1983’te müdürümdü. M. Murat ASYA…… en azgın zamanların haykıran sesi.
(11 Ağustos 2016)
İlk yorum yapan siz olun