Bu ülkede her örgütlü yapı insan unsuruna dayanır.
İnsanların oluşturduğu bu birlikteliklerde de elbette mensupların tamamını zabt-u rabt altına almak mümkün değildir.
Dolayısıyla ekip, grup, parti, mezheb, cemaat, tarikat gibi herhangi bir yapının ana caddesine aykırı yollara sapanlar davadan dönmek ithamıyla, münkir, mürted, kâfir, hain veya benzeri bir yafta ile damgalanıp aforoza tabi tutulurlar.
Ama hiç kimse çıkıp da, içlerinden birisi yamuk yaptı, bunların hepsi yamuk öyleyse diyemez. Böyle bir genelleme yapılamaz.
Aksi halde insanlar kendi aileleriyle bile, aile ferdlerinden birisinin hata veya günah işlemesi sebebiyle savaşa tutuşması lazım.
Bir zındık bir hadis uydurdu diye koca hadis külliyatı inkâr edilmez.
Bir art niyetli, ayete yanlış mana verdi diye Kur’an’dan vazgeçilmez.
Cemaat ve tarikatlara düşmanlık yapanlar ileri sürdükleri gerekçeleri mason teşekküllerinden başlayıp bu ülkede faaliyet gösteren bütün örgütlü yapılarda bulabilirler. Öyleyse hepsinin kapatılması lazımdır.
Hemen her kurumda veya oluşumda yozlaşma yaşandığı bir gerçek.
Ancak yozlaşmaya terbiye ve irşad ile çözüm getirmek yerine ne varsa hepsini tahrip yoluna gidilirse bu memlekette aile denilen çekirdek ve nihayette devlet yapısı da dâhil sağlam bir unsur kalmaz.
Bu mantığın varacağı netice en özet haliyle kısaca şöyle:
İnsanlar hatasız olamaz. Her teşkilatlı yapı bu hatalar yapan insanlar tarafından oluşturulur. Madem yanlış yapan teşekküller kapatılmalı, öyleyse yeryüzünde mevcut her örgütlü teşekkül dini olsun milli olsun, kapatılmalıdır.
Ne bir parti, ne bir sosyal yapı, ne bir müzik veya spor grubu, ne bir kamu yapılanması, ne bir meslek grubu… hiç bir örgütlü yapı –insan unsuruna dayandığı için- bu kaidenin dışında kalamaz. Hepsinin kapatılması lazımdır.
Sözün özü… milli dinamiklerimize saldırı genlerine kazınmış olan bazı malum çevrelerin tahriklerine kapılıp bu milletin kaburgasını oluşturan yapıları ıslah yerine tahrip seçeneğine sarılmamak lazım.
28 Temmuz 2020
İlk yorum yapan siz olun