Tembelliğimize özür ve bahane bulmakta hünerliyizdir.
Mesela, dünyanın hemen bütün dillerine çevirisi yapılmış olan İslami bir eserin inkılap (!) öncesi eskimez dille yazılmış orijinalini “çok ağır dille yazılmış, ben bunu okuyamam” diye binlercemiz geri çevirmiştir.
Peki yeryüzünde milyonlarca insan nasıl olmuş da onları okumuş ve anlamışlar, üstelik hala okuyorlar ve anlıyorlar ?
Sihirli bir ilaç mı içmişler okumadan evvel ?
Elbette evvela hakikati anlamaya ihtiyaç hissetmişler, bu ihtiyacın giderilmesi için samimi bir gayretin sahibi olmuşlar, birazcık da üşenmemiş gayret etmişler, o eserleri sular seller gibi okuyup başkalarına da ders verir hale gelmişler.
Bakın o kelimelerden bazıları, bakalım hangi birisini anlayabiliyoruz :
Rububiyet, uluhiyet, vahidiyet, kayyumiyet, ehadiyet, samediyet, vahdaniyet…
Demek sözlük ve harfler kullanılarak dinin hazinelerinden kopartılmışız biz.
Kur’an hazinelerini, definelerini tek tek tarif edip gösteren ve bizi Kur’an’a rapteden on binlerce kıymet biçilmez kitabın kapağına bile bakamaz hale gelmemiz karşısında agop mezarında kıs kıs gülse yeridir.
Gayrete gel Müslüman gayrete…
31 Mayıs 2019
İlk yorum yapan siz olun