İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

KUDÜS KANDİLİNE YAĞ OLMAK

Bir gün Meymûne validemiz [Meymûne (Berre) bint el-Hâris b. Hazn el-Hilâliyye (ö. 51/671)] Hz. Peygamber’e (asm.) gelir ve: “Ya Rasûlallah! Beytu’l-Makdis’e (Mescid-i Aksâ’ya) gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?” der.

Allah Rasûlü (asm.): “Gidin ve orada namaz kılın!” diye cevap verir.

Fakat o zaman orada (Bizans ile Persler arasında) savaş vardır.

Bunu dikkate alan Peygamberimiz hemen şunu ilave eder:

“Şayet oraya gidemez ve orada namaz kılmazsanız, bari oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin!” buyurur. (Ebû Davud, Salat 14, no: 457)

Bu rivayet gibi birçok ayet-i kerime ve hadis-i şerif bize Kudüs meselesinin coğrafi, siyasi bir mesele değil imani mesele olduğunu gösteriyor.

“Hiç olmazsa kandillerini aydınlatacak yağ göndermek…” Bu ifadeyi etraflıca tefekkür etmek lazım.

BM Güvenlik Konseyi’nin 1967 ve 1973’te aldığı kararlara göre Doğu Kudüs işgal altında bir bölgedir.

Son olarak Amerika, BM tarafından İsrail’in işgali altındaki bölge olarak tanımlanan bir yere büyükelçiliğini taşıma kararı alarak BM kararını küresel bir haydut olarak kendisi çiğnedi.

400 sene Osmanlı Devleti’nin himayesinde kalmış bir bölgenin tam da 100 sene önce Osmanlı’nın elinden çıktığı günde İsrail’e başkent yapılmaya kalkılması elbette tesadüf değil.

Aslında Trump planlanmış bu kararı Kudüs’ün İsrail’in eline geçişinin 50’inci yılında, Haziran ayında 1967 savaşının yıl dönümünde alacaktı ancak ertelenmişti.

Buna mukabil Türk Milletinin vicdanı, Millet Meclisi kararı olarak irade beyanında bulunup, “Bu kabul edilemez gelişmeler karşısında Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan 80 milyonun her bir ferdinin, BM kararları hilafına, Kudüs’ün tarihi statüsünü değiştirme yönündeki maceracı girişimlerin kesin ve tartışmasız bir şekilde reddetme iradesini TBMM olarak dünya kamuoyuna ifade ve ilan ederiz” denildi.

Alınan bu karara tabii ki bir adamın çılgınlığından ibaret bakılamaz. Önü arkası hesap edilmiş ve bunun ardından gelecek operasyonların hazırlığı yapılmış bir karar söz konusu.

Malum, lejyonerlerden, Amerikan özel kuvvetleri gibi unsurların elemanlarından vs oluşan ama Müslüman görünümlü (!) DEAŞ unsurlarının Sina yarımadası bölgesine çekildiği istihbaratı söz konusu idi.

Neden orası sorusu hala cevap bekliyor…

ABD, Barzani’ye bağımsız (!) bir Kürd devleti kuramadı; ordumuzun hamlesi sebebiyle PKK/PYD’ye Türkiye’yi güneyinden pusulayacak ve Akdeniz’e inen bir koridor kurduramadı.

Dikkat edilirse, bu karar öncesi Trump, Arap dünyasının önemli dinamiklerine bir operasyon yapmış, Katar krizi ve benzeri kıskaçlarla silah ticareti ve para transferi gibi kazanımlarla birlikte zemin hazırlamıştı.

Yine Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh verdiği fetvada İsrail’le savaşmanın caiz olmadığını belirtirken, Hizbullah’a karşı İsrail ordusuyla iş birliği yapılabileceğini de savundu.

İsrail İstihbarat Bakanı Katz ise, “Trump’ın Kudüs kararına kimi Arap ülkeleri yeşil ışık yaktı…” diyerek bu zemin çalışmasını doğruladı.

Bunlar ve başka bir dizi gelişme yaşanacağı asırlar önce haber verilen bir büyük savaşın alt yapısını döşeyen taşlardı.

Mevcut dengeler asla kalıcı değil. Dünya çok şaşırtıcı gelişmelere gebe.

Türkiye, Atlantik- Avrasya rekabetinde Nato’nun tetikçisi gibi uzun yıllar kullanılmış ancak gelinen noktada, Anadolu’yu frenleyen bütün alçaklıkların (darbeler gibi) NATO eliyle yapıldığı netlik kazanmıştır.

Türkiye şimdi diğer sisteme mi girecek yoksa kendisi bir sistem mi kuracaktır ?

Üçüncü dünya savaşının çıkacağı üç dinin mensuplarının da kabulü.

Bunun alt yapısı ve zemini için hazırlık yapıyor hepsi.

Dünya ölçeğinde diplomasi tiyatrosu bunun oyalama ve rakibi rahatlatıp gaflete düşürme hamleleridir.

Yurtdışı temasların bir bölümü ise aynı savaşa altyapı mahiyetinde işbirliği çalışmalarıdır.

Dini arka plana bakıldığında ise gündemin kodları özetle şöyle anlaşılıyor:

Hadiste geleceği haber verilen Mehdi ünvanlı zatın üç vazifesi var.

Kısaca, Mekke dönemi gibi bir hazırlık aşaması, buna iman safhası deniliyor.

Sonra değerlerin aktif hayata uygulanması ikinci dönem.

Üçüncü safhada ise güç ön planda. İttihad-ı İslam adı verilen birliğin gerçekleşmesi.

Buna Müslüman cumhuriyetler birliği manasında cemahir-i müttefika-i İslamiye ismi bile verilmiş.

Ayrıca İsa aleyhisselamın nüzulü konusu.

Bunun günümüze tercümesinde, İsa peygamberin (a.s.) Mehdi’ye (a.s.) tabi olmasından hareketle, Hıristiyan devletlerin İslam’a tabi veya teslim olacağı ya da katılacağı yorumu söz konusu.

Diğer bir ifadeyle Türkiye’nin Hıristiyan dünyanın da lokomotifi olacağı anlaşılıyor.

Yani en basit ifadeyle Türkiye başı çekecek.

Zira, zulme, zalime, zorbaya nerede bir dikiliş varsa veya mazluma nerede bir sine açılsa orada ayyıldızlı bayrağımız görülmektedir.

En güçlü ses, en merhametli el, en dinamik millet kim sorusunun cevabı olduğumuz apaçık.

Karşınızda bir canavar var.

Görüyorsunuz ki önüne kim çıksa paramparça edip acılar içinde bırakıp midesine indiriyor.

Sizin elinizde ise nezaket ve merhamet bayrağı var.

Hala kılınca sarılmaz mısınız?

Çevrede o canavara arka çıkanlar size bağıracak “çok kavgacısın, herkesle kavga ediyorsun…”

Dinler misiniz bu işbirlikçi veya teslimiyetçi sesleri?

Bu arada karşınızdaki bir dev olduğu için yardımcı unsurlara da ihtiyacınız var.

Ona da dünya kamuoyu adı veriliyor.

Onlara hakikati anlatmanız ve gardınızı tam alabilmeniz için zaman da lazım.

Bu sebeple siz de manevralar, farklı hamleler yapıyorsunuz.

Bir siyasetçinin ifadesiyle “mayınlı arazide dümdüz yürünmez.”

Siz de diplomatik anlamda farklı tavırlar geliştiriyorsunuz.

İçinizdeki emperyalistlerin sözcülüğüne soyunan güruh ise bunu eleştiri malzemesi yaparak onların adına devletimize saldırıyor.

Netice itibariyle, alemşümul bir büyük kapışmanın arefesindeyiz.

Sadaklara oklar yerleştiriliyor.

Koca koca devlerin ortasından ikiye üçe yarılacağı, hiç umulmayan kuvvetlerle aynı siperde buluşulacağı enteresan günlere gebe dünyamız.

Allah milletimizi bu badireden muzaffer çıkartsın duasıyla son söz olarak şunu söyleyebiliriz: “bütün mesele, İsrail’in güçlü olması değil, bizim dağınık olmamızdır.

Rabbim kalplerimizi birleştirsin, mevzilerimizi biz birleştiririz.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir