Ömrümüzün seyri esnasında hayat yolumuzda hastalık ve ölüm gibi nice meşakkatler dizilidir.
Hastalık yerini sağlığa, ölüm ise yerini cennete devreder.
Yani bu sıkıntıların bitiminde, neticesinde saadet vardır, ferahlama vardır.
Felaket ne kadar büyükse, ondan kurtulmanın verdiği sevinç de en az o derece büyüktür.
En büyük saadetler büyük ve acı felâketlerin neticesidir.
Çünkü elemin baştan savılması, şu dünyada lezzetin sebeplerinden birisidir.
Elem biterse, ortadan kaldırılırsa yerini lezzet alır.
Yusuf peygamber (asm.), nasıl Mısır azizi yani Maliye Nazırı oldu ?
Kardeşleri tarafından kuyuya atıldı. Köle olarak satıldı. Zeliha’nın iftirasına uğradı. Zindanda kaldı. Ve Hükümdara müsteşar olmasının yolu hapis olması sebebiyle açıldı.
Dünyada tattığımız bütün nimetlere, zevklere, lezzetlere, saadetlere nasıl kavuşuyoruz ?
Önce anne karnında bebeğin bulunduğu yerden, bir tünelden dünyaya geliyor insan.
O tünelde çektiği sıkıcı, ezici zahmet sonucunda dünya saadetlerine nâil oluyor.
Aldığımız lezzetin hakikî lezzet olması ise, ancak devam etmesiyle mümkündür.
Çünkü insan hüzün ve kederi bitince ferahlıyor, kurtuldum diye lezzet alıyor.
Lezzetin bitimi ise elem verir. Hatta lezzetin bitişini hayal ve tasavvur etmemiz bile kalbi daraltır, elem verir.
Lezzet ve nimet, devam etmek şartıyla lezzet ve nimet sayılabilir.
Akıl, insanın başına mazinin hüzünlerini ve geleceğin endişe, kaygı ve korkularını nakleder.
Bu yüzden tadımız kaçar, dünya zevklerini tatma noktasında hayvanlar kadar olamayız. Onlar bizden fazla lezzet alırlar.
İnsanoğlunun bu özelliklerinden kıyasla, devletimizin karşı karşıya bulunduğu tehlikeler ve muhtemel sonuçlarına şöyle de bakılabilir.
Bu memleket anarşi, terör ve daha nice belalar musallat edilerek uzun yıllardır hırpalanıyor, sinesinde yara üstüne yara açılıyordu.
Son günlerde ise uluslararası güçler birleşik baskı ve saldırılar icra etmeye başladılar. Sınırlarımıza ordular yığınak yapıyor.
İçeride ise milli mukavemeti köreltecek her türlü fitne faaliyetine son derece hız verilmiş.
Demek ki doğum vakti geldi.
Demek ki zindandan tahliye zamanı geldi.
Demek ki dünyanın azizi olma günü geldi çattı.
Söyleyen ne güzel söylemiş:
“Bir gün olur elbette doğar şems-i hakikat ;
Hiç böyle müebbet mi kalır zulmet-i alem.”
İlk yorum yapan siz olun