İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

AYAĞA KALKMA MEVSİMİ

Kur’an ve Hadisin, manası açık ve net olup, başka mana ihtimali olmayan kısmına kimse ilişemez, değiştirilemez.

Kur’an, Allah’ın varlığı, birliği ve hâkimiyeti (tevhid), peygamberlik hakikati (nübüvvet), öldükten sonra dirilme (haşir), adalet ve ibadet konularını esas almış ve ayetlerin tamamına yakını bu konular üzerine vahyedilmiştir.

Kur’an ve Hadisten kaynaklanan şeriat da, yüzde doksan dokuz ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete dairdir. Yüzde bir nisbetinde ise siyasete dönüktür.

İnsanlık, hayatın akışı içerisinde, Bakara suresi 257. ayette geçen iki hal üzere bir seyir takip etmiştir.

Negatif ve pozitif o iki farklı sonuç mealen şöyledir:

“Allah, îmân edenlerin dostudur, onları küfür karanlıklarından nûra çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları ise Allah’ın yerine tuttukları şeylerdir, onları nûrdan zulmete çıkarırlar…”

Müslümanların hayatı da bir anlamda pozitif ve negatif devreler şeklinde testere dişi gibi inişli çıkışlı bir çizgi takip etmiş,

Kur’an ve Hadise sadakatin olduğu devirlerde zulmetten nura doğru evrilip yükselmişler; Kur’an ve Hadisten uzaklaştıkları nisbette de karanlıklarla baş başa kalmışlardır.

Ümmet her zaman diliminde bu iki ana temele çağıran ve içinde bulunulan zaman diliminin şartlarına göre birikmiş sorular ve şüphelere doyurucu cevaplar veren önderlerden de mahrum kalmamıştır.

İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Gazali, İmam Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi, Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi bu önderler, merhum Akif’in ifade ettiği “doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı” temennisini aynen tatbik etmişler, itikad veya ameli anlayışın üzerinde oluşturulan tozları silkeleyip dinin hükmünü tekrar ortaya çıkartıp ümmeti ayağa kaldırıp şahlandırmışlardır.

Bozulan milli vicdanı onarıp fikir ve iman sahasında ıslahat vazifesi görmüşlerdir.  

Bunlar kendilerinden ve yeni bir ahkâm getirmezler, dinin esaslarına harfiyen uyarak, dine karıştırılmak istenilen dışarıdan taşınma unsurları temizler, temelleri ortaya çıkartırlar.

Esasları bozmadan, asli ruhu rencide etmeden yeni izah tarzlarıyla yaşadıkları zamanın şartlarına ve dinin temel dokusuna uygun yeni okumalar yaparlar.

Ümmet devir daim şeklinde bu kopma ve dönüşleri yaşayarak bugünlere gelmiştir.

Kabz ve bast denilen daralma ve açılma hali tabiatta yaşandığı gibi, insanların ve toplulukların hayatında da söz konusudur.

Bugün İslam dünyası özellikle ümmetin merkezi konumundaki Anadolu dikkatle gözlemlendiğinde kabz halinden, kendisine örülen çemberleri patlata patlata bir genişlemeye doğru hızla akan bir seyir takip ettiği anlaşılmaktadır.

Bu ümmet Kuran’ı, Hadisi, zamanı ve fıtratı doğru okumayı başardığında ne mu’cizeler yaşandığını tarih kitaplarında bereketli olarak buluyoruz.

Göze hitab eden şekli ile Müslümanların birlikteliğini sağlamak, ümmete ait büyük bir orduyu tesis etmek, dünyanın büyük zorbalarına müdahale ederek mazlumlara arka çıkmak gibi belirtilerinden o vaktin başladığını anlayacağız.

Tarihçe-i Hayat adlı eserde denildiği gibi: “Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.”

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir